23 Ekim 2010 Cumartesi

Avrupa’daki Türk kanallarında yayınlanan reklamlar üzerine…

Türkiye’de yayın yapan birçok televizyon kanalının aynı zamanda Avrupa versiyonları da bulunuyor. Avrupa’da yaşayan Türklere yönelik de yayınlar yapabilmek için kanal isimlerinin başına Euro ya da Avrupa gibi isimler getirilerek başka bir kanal haline getiriliyor. Ancak sunulan hizmet televizyonun yeni bulunduğu dönemleri hatırlatacak cinsten. Teknoloji almış başını gitmişken bu gelenekselciliği anlamak elbette mümkün değil!?

Sanal reklam uygulamaları uzun süredir televizyonlarda var olan bir şey. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok. Ancak Avrupalı Türk kanallarındaki reklamcılık anlayışı ilkelliğin de ötesine gitmek için önemli atılımlar gerçekleştiriyor.

Örneğin sevdiğiniz diziyi izlemek için ekran başına geçiyorsunuz. Ama o da ne? Ekranın neredeyse yarısını kaplayacak bir şekilde bir ‚kartvizit’ size bakıyor. Evet bildiğiniz herhangi bir kartvizit bir televizyon reklamı olarak izleyiciye sunuluyor. Reklamların hiçbir albenisi yok. Sinirleri bozmak için ise birebir. Defalarca aynı reklamların yayınlanması da işin cabası. Ya bu işi yapan insanlar televizyonculuktan zerre kadar anlamıyor ya da izleyicinin ne düşündükleri hiç ama hiç umurlarında değil.

Ola ki maç yayını var ekranda. Sahanın yarısı yok. Neden? Çünkü işletme sahipleri altta birbirlerine başarılar diliyor. Örneğin bir market reklamı işletme sahibinin koskoca bir resmiyle veriliyor. Neden biz indirimli bir ürünü değil de patronun resmini merak edelim ki? Adam kara kaşlı kara gözlü ya da sarışın ne fark eder ki? Koskoca firmaların  reklamlarında sanki kendi akrabalarını oynatmışlar gibi profesyonellikten uzak oyuncularla çalışmaları mı dersiniz, bunu kullandım ölümden döndüm, yürüyemiyordum şimdi uçuyorum içerikli ne idüğü belirsiz bitmek tükenmek bilmeyen ilaç reklamları mı dersiniz?

Kullanılan dil berbat. Reklamlar bir anlama özürlüsüne hitap edecek şekilde veriliyor. Bu tür reklamların hemen hepsi Türkiye’de mizah malzemesi olarak kullanılıyor.

Şans oyunlarına katılalım yoksa spiker bizi dövecek!
Para avcılığının sınırı yok. Şans oyunu adı altında güya bilgi yarışmaları sahneleniyor ekranlarda. Önde kameranın içine girip girip konuşan, sıkıldığında şarkı söyleyen çok konuşan e haliyle boş konuşan biri var. Aptalca sorular soruyorlar. İzleyicilerle dalga geçiyor Misal k.z. Yolunacak şey. Bir harfi eksik. E bunu herkes bilir. O zaman millet arasın dursun. Bak baaakk 100 öööroo da koşu bandında ilerliyor. Arayan arayana ama düşüren yok. Spikerimiz çok gergin:
- Aaaaa bunu bilen çıkmayacak mı canım?


Pardon ama siz ne yapıyorsunuz? Böyle çirkin, tutarsız bir yayıncılık anlayışı olabilir mi?

Avrupa’da yaşayan Türklerin daha kaliteli programlar izleme hakları yok mu? Artık her izleyiciyi canından bezdiren bu reklam kuşağı rezaleti bir an önce düzeltilmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder